Imagine

çok oluyor değil mi, haklı oluşun kişisel doyumundan vazgeçeli,
gramer tuzaklarına dayalı şah-mat tartışmalarına gönül indirecek yaşları
geride bırakalı,
kavramları, terimleri yangın söndürme araçlarının güveniyle taşımaktan
cayalı
etiketleyip kaldırdığımız anladığımızın kavanozlarını kıralı,
çok oluyor değil mi ?

hadi baştan başlayalım
en baştan
bir 45'lik kadar kısa,
bir 45'lik kadar kesin
biri plak, biri tabanca
adı: imagine

hadi çıkaralım geçmişimizde suş ortağo ne varsa
herkesin düşmanına benzediği bu dünyada
ne eksik bizde, ne fazla
ne arıyoruz şimdi şu kundaklanmış yıllarına başında
kendimiz bulalım kara kutuyu
ne kadarını kurtarabilmişiz kendimizin
hadi sayım yapalim
ilk iş bu şiire "imagine" adını koyalım

ne kadar uzak görünüyordu bize
oysa geldik. işte buradayız. yaşlanıyor ve ayrılıyoruz.

ne zaman karşılaşsak gözlerimizi kaçırıyoruz birbirimizden
kaçamak sözler ediyoruz. ayaküstü.
ne zaman karşılaşsak unutmak istediğimiz ne varsa karşımızda

gençliğimiz ! kimsenin olmayan gençliğimiz !

gençliğimizi tartarken boşluk tutan avucumuzda...
acı çekiyoruz
acı çeken yerlerimiz kalmış diye seviniyor
sonra ya bira içiyor, ya televizyon seyrediyoruz

karşı çıktığımiz dünyanın bir parçasi olduk nicedir
ürküyoruz bizi geçmişe bağlayan halatlardan
yarım yangınlar çıkardığımız gemilerde tükettik bütün yolculukları
dünyayı dinleyişin sonsuzluğunda
olanakların hayaletleri ve biz
kirlenen, çürüyen sularda yalpalayıp duran

bir gözcö ıslığıyla kendinin terk edilmiş sahilinde dolaşan
şu çocuk kim
ya şu koynunda içedönük bir tabancayla uyuyan melankolik haydut
hayata dişlilerinin dokundugu yerden başlayan, erken törpülenmiş şu
kalabalık
ne kadar uzak görünüyordu bize
oysa geldik işte buradayız
bu kadar mıydık ?

boşalan meydanların uğultusu kaldı kulaklarımızda
küllerine katılıyoruz büyük yangının
gündelik adresler avutmuyor askın kollarını
balıksırtı desenlerde çapraz günler
birbirimizi tutmuyor yalnızlıklarımız
birbirimizi yitiriyoruz her buluşmada

sebepsiz üşüyoruz
yüreğinde bir mustayi gezdiren günleri düsündükçe
tiftiklenmiş bir sessizlikte bulunmuyor aradığımız kelimeler
kabzasında uyuduğumuz şiddetin rüyaları
dağılıp gidiyor gündeliğin sisli peronlarinda
kalın bir kireç tabakası altında bütün duygularımız
saat farkı var en yakınımızdakiyle bile aramızda
demek ki o kadar da sebepsiz üşümüyormuşuz

umutlar kiralamıyoruz artık, kullanılmış umutlar da karşılamıyor
siparişlerimizi, ilkeler rehin, değerler eksiğine bozdurulmuş büyük
pazarda, operadaki hayalet yer gösteriyor ölen bir kültürün üyelerine,
beşeri günahlarımıza makbuz kesiliyor, vergi yerine hayat iadesi
topluyor kent idareleri, kolluk kuvvetleri kurusuz düzenleri dağıtıyor
görüldüğü her yerde, eski plak kapaklarını oksuyoruz yalnızlıktan, eski
bir sıcaklığı arıyoruz mağmalaşmış fotoğraflarda, kantasıyla dindirilmiş
kelimeler akıp gidiyor konuşamadıklarımızın üzerinden, takma yüreklerle
sürdürdüğümüz alışkanlıklar geri tepiyor, çekimine girdiğimiz her yeni
imkanın aydınlığında, tekrarlana tekrarlana içi boşalan gizleri
pazarlıyoruz hayatına manşet arayanlara, naylon tadında maceralar, kalp
değerinde gecelik aşklar kırk kupona, hayatı birbirinden kopya çeken
çocuklara slogan ve cıngıl üretiyor, ödüller veriyoruz düşü dar, yuregi
ensiz gündüz yıldızlarına, buzlu ve hüzünlü rakılarla çınlattığımız
içimizin kırılgan korunağı, iyi paketlenmiş vahset sürüyor piyasaya.
görüldüğü gibi herkes kadar biz de benziyoruz düşmanımıza.
biz ki, 45'lik plakların, radyo istek programlarının, yazlık
sinemaların çocuklarıydık, yarım kalmış devrimimizi emanet ettik doların
ve markon dalgalanmalarına

yedi askı boynumuzda, elimizde yedinci mühür, koynumuzda akrep azap
karşıdan karşıya geçerken selam veriyoruz anılarimızı arkadan vuranlara

ne verili koşulların ufkundaki umut
ne mutlak huzur arayıcıları
oyalamıyor içinden geçtiğimiz karanlığı
çıkıp geliyor toz duman içinde
kavganın taş, aşkın tunç, kendimizin demir cağındayken
bütün masalları dolaşmış kahraman
poz veriyor içimizdeki kuraklığın peyzajina
tarih sürüp giderken

sırlarımızı ve çeliğimizi verdiğimiz sular
çekiliyor eski topraklardan
yeni volta boyları ufukta
yepyeni tanımlar aranıyor
dünyayi değiştirmek isteyen varoluşumuza biliyoruz ki buradan görünmez
çünkü büyük umutsuzlardır dünyayı değiştirecek olan

dipsiz bir öfke kadar derin
dipsiz bir banknot gibi dolaşımda
ne kadar uzak görünüyordu bize
oysa geldik. iste burasındayız
adını "imagine" koyduğumuz şiirin.

murathan mungan
agustos 1986