Ge�en ay sizi mektupsuz b�rakt�m, ba���lay�n. Bir ileti�im kopuklu�u oldu dergi y�neticisi Enver Ercan'la aram�zda; ben de hep son dakikac� oldu�umdan, koptu�u yerden ba�layamad�k ileti�imimizi! Asl�nda Enver'e �yle �ok �ey bor�luyum ki: Bir kere �u "Zarfs�z Mektuplar" neredeyse s�rf onun nazik �srarc�l��� ve takip�ili�i ile yaz�l�yor; sonra yaz�lar�mda hemen hi� dizgi hatas� olmuyor ki bu hi� de kolay elde edilemeyen bir sonu�. Y�llar y�l�, b�t�n yaz�lar�m, hatta kitaplar�m (yaln�z benim yaz�lar�m m�, okudu�um yaz�lar ve kitaplar da!) en olmayacak, en olmamas� gereken yerlere pervas�zca yerle�en dizgi hatalar�yla yay�mland�. Bir obsessif i�in, hele ba� tak�nt�s� dil olan bir obsessif i�in ��ld�rt�c�d�r bu. Varl�k dergisi yaz�lar�m� benim yazd���m gibi yay�ml�yor. Dizgi d�zeltimlerinde dikkatli olmak kadar, sad�k olmak da �nemli. �rne�in, yaz�m k�lavuzlar�na g�re "yan� s�ra" �eklinde yazmak "do�ru" olabilir; ama benim bunu kabul etmem �ok g��. �ki ayr� s�zc�k varsa, ikisinin de ayr� ayr� anlamlar� olmal� ve birlikteliklerinde de bu anlam� korumal�d�rlar. Ben "yan�s�ra" diye tek s�zc�k olarak yazar�m ve bu se�imime bir "k�lavuz"un m�dahalesi beni �ileden ��kar�r. Yazar�na sayg� g�stermeyi bilen bir yay�nc� bulmu�ken, bu ho� mektupla�maya neden son vereyim ki?

Bir Obsessifin Tak�nt�lar�ndan Se�meler

�imdi ben "obsessif"in ne demek oldu�unu biliyorum diye, kullanmak zorunda m�y�m bu s�zc���? De�ilim tabii. Ama bu bir terim ve terimler konusunda zaman zaman b�yle ukalal�klar yapmama izin veriyorum kendime. Ge�en gece televizyonda Adnan hocac�larla ilgili bir program seyrediyordum. (Ben televizyon programlar�n� izlemem, seyrederim. Ya siz? Onbe� ya��ndaki ye�enim televizyon izlemekle kalm�yor, sinemadaki filmleri de izliyor. Yirmi ya��ndaki ��rencilerim de �yle!) Uzman olarak davet edilmi� olan Profes�r Kriton Din�men, Adnan Oktar'a konan te�hisin "tutkulu idealist" oldu�unu s�yledi. M�ritleri bu ifadeye mal bulmu� ma�rib� gibi sar�ld�lar ve "Evet hocam�z ideallerine tutku ile ba�l�d�r" �eklinde sapt�rd�lar Din�men'in bilimsel s�ylemini. G�ndelik dildeki �a�r���mlar�yla "tutkulu idealist" ger�ekten de fena durmuyordu. Oysa uzman psikiyatr, adam�n bir sosyopat oldu�unu ifade etmek istiyor, nitekim bu terimle tan�mlanan tipe di�er bir �rnek olarak Hitler'i g�steriyordu. S�zc�klerimizi, anlat�m bi�imlerimizi, kal�plar�m�z� se�erken; kar��m�zdakilerin bunlara hangi anlamlar y�kleyebilece�ini de dikkate almam�z gerekiyor demek ki. Terimler i�in bu b�sb�t�n b�yle. T�rk Dil Kurumu sa�ken, orada bilim terimleri i�in �neriler geli�tirilir, bunlar �zerinde tart���l�rd�. Kimi ay�klan�r, kimi o bilim dal�n�n uzmanlar�nca benimsenip kullan�ld�k�a yava� yava� dile yerle�irdi. �imdi b�yle ciddi bir kurumdan yoksun olu�umuzun ac�lar�n� sadece bilim alan�nda de�il, dilimizin pek �ok ba�ka kullan�m alan�nda da ya��yoruz. Dile kolay, tam yirmi y�l oldu bu ba�� bo�luk gemi az�ya alal�.

Ben hi�bir zaman, ya�ayan bir dile kurumlar�n ve yetkelerin (otorite) dolays�zca m�dahalesinden yana olmad�m. Yasaklamalar�n ya da dayatmalar�n, dil s�z konusu oldu�unda, hi�bir i�e yaramayaca��n� (bunun da iyi bir �ey oldu�unu)d���n�r�m. 1980 y�l�nda kapat�lan T�rk Dil Kurumunun �yesiydim. �yeler aras�nda da farkl� d���nenler olabiliyordu; baz� arkada�lar daha k�ktenci bir tutum i�indeydiler, baz�lar�m�z ise ayn� ilkelerin daha esnek, dilimizin elini kolunu ba�lamayan bir yorumunda yanayd�k. Bu farkl� g�r��lere, d���ncelere ra�men dil, T�rk�e, �ok aziz bir varl�kt� hepimizin g�z�nde. Tart��malar�m�z�, g�r�� ayr�l�klar�m�z� ba�ka �eylere �let edemezdik. Kurum ara�t�rmalar�n, derlemelerin, taramalar�n, tart��malar�n �zg�rce ve bilimsel y�ntemlerle yap�labilece�i bir �at� olu�turmas� bak�m�ndan anlaml� ve �ok �nemliydi. Sonra her �ey berh�v� oldu. (��te ben, yeri geldi�inde "berh�v� oldu" diyebilmek isterim. "Havaya u�tu" ayn� i�i g�remez, ayn� etkiyi yaratmaz; ya da ben �yle istiyorsam, meram�m�, ancak hissetti�im s�zc�kve kal�plarla anlatabildi�ime inan�r�m.)

Ayn� programda, yaz� iel konu ba�l��� sunuldu seyredenlere: Ceza-i Ehliyet! �imdi bak�n�z; resm-i ge�it denecek yerde resm� ge�it diyen ve �yle yazanlar, ehl-i s�nnet yerine ehl� s�nnet diye bir ucube yaratanlar, ceva� ehliyet demeleri ve yazmalar� gereken yerde tam tersini yap�yorlar. Ne olur bir defa da, tesad�fen do�ru bi�imi kullansalar da, biz T�rk�enin obsessifleri, �nyarg�lar�m�zdan utansak! Bilmem a��klamaya gerek var m�, diyecektim ki... demiyorum;a��klamaya gerek var: Ceza-i ehliyet, ehliyet cezas� demektir. B�r �eyi yapabilir olmaktan �t�r� verilen ceza demeye gelir ki, bunun herhangi bir anlam� olup olmad���n� size b�rakabilirim. Ceza� ehliyet ise, cezaland�r�labilirli�i ifade eder; yani ya�, ruh ve beden sa�l��� vb. bak�m�ndan, ki�iye ceza verilebilir mi, verilemez mi? Bunun tayinidir. Belli bir ya�tan k���k, belli bir ya�tan b�y�k olanlar, zihinsel �z�rl�ler, ruh sa�l���n� yitirdi�i t�bben saptanm�� olanlar vb., yasalar kar��s�nda ceza� ehliyete sahip olmayan ki�iler durumundad�rlar. Kimse bana, bu hukuk teriminin Osmanl�ca olmas�ndan �t�r� bu kar���kl���n do�du�unu anlatmas�n. Bu d�red�z; cehalet, vurdumduymazl�k, l�ubalilik, sorumsuzluk gibi, yaz�l� ve g�rsel bas�n�m�z�n ba�r�nda besleyip b�y�tt��� habis urlardan kaynaklanmaktad�r.

Nereden nereye geldik! Terimlerin T�rk�e kar��l�klar�n�n, ait olduklar� bilim dal� ba�lam�ndaki anlamlar�n� aktarmaya yeterli ve elveri�li olmas� �ok �nemli, diye d���n�yordum da... Sonra, pek tabi�, kimi bilimsel i�erikli s�zc�k ya da terimler g�nl�k ya�amda da kullan�l�yor yeri gelince. DAha do�rusu, �o�u zaman, yeri gelmeyince; hi� yeri yokken. �rne�in "psikoza girmek" anlat�m�n� severek benimseyen ne �ok insan var. S�nav psikozuna giriyorlar, deprem psikozuna giriyorlar... Psikozun �yle girilip ��k�lacak bir�ey olmad���n� ��renmeye ise kimsenin niyeti yok. S�z konusu olan, basit ve yal�n bir s�zc�kle: "kayg�" s�zc���yle ifade edilebilecekken, anlam� bilinmeyen "psikoz"u kullanmak niye? "Psikoloji" de bat� dilleriyle ortakla�a kulland���m�z bir s�zc�k olmakla birlikte, o dillerin hi�birinde "psikolojim bozuldu", "savunma psikolojisine girdi" gibi anlat�mlar yok. ��nk� "psikoloji", ruh durumu demek de�il; o durumlar� ve davran��lar� konu edinen bir bilim dal�n�n ad�.

Bilimlerden s�z ederken, nedense �zellikle iki bilgi alan�na �ok l�y�k g�r�len tak�land�rma t�r�ne de�inmeden ge�emeyece�im: "felsefik" ve "co�rafik". Bak�n�z nas�l "tarihik" diye bir laf yoksa ve olamazsa, "felsefik" ve "co�rafik" de yoktur ve olamaz. ��nk� t�pk� "tarih" gibi, "felsefe" ve "co�rafya" da T�rk�edir (ya da T�rk�ele�mi�tir). Fransz�ca s�yleyecekseniz "philosophique", "g�ographique" diye yazars�n�z ve bunlar� da "filozofik", "jeografik" diye okursunuz; ama T�rk�e s�yl�yorsan�z, "felsef�" ve "co�raf�" demelisiniz.

Biyolojik, Psikolojik, Antropolojik, Sosyolojik vb.'de b�yle sorun olmuyor, ��ck� bu bilimlerin adlar�n� Frans�zcadan bir de�i�ikli�e u�ratmadan alm���z ve sonlar�na o dildekiaidiyet belirtisini ekleyebiliriz. Co�rafya gibi, kimya gibi bilim adlar� ise, bat� dillerindek, k�kenlerini hat�rlatsalar bile T�rk�ele�mi� olduklar�ndan (ik) ile tak�land�r�lamazlar.

Bilimlerle ilgili ba�ka bir gariplik de, "psikiyatri"ye reva g�rd���m�z muameledir. Bu bilimin uzman�na "psikiyatr" dersek, mesele yok. Ama "psikiyatrist" dersek i�ler kar���yor. ��nk� biz T�rk�ede uzmanl�klar� (ist) ekiyle belirtmiyoruz. Bizim pe�ine (ist) sonekini ekledi�imiz s�zc�kler doktrin, ideoloji ya da bir filozofun, bir bilim adam�n�n izleyicisi olma anlam�nda, ba�lan�m ifade eden s�zc�klerdir. �dealist, egzistansiyalist, kom�nist, marksist olunur; amao mesleklerin mensubu anlam�nda, biyolojist, sosyolojist, psikolojist olunamayaca�� gibi "psikiyatrist" de olunamaz. Peki neden bu kadar yayg�nbir �ekilde "psikiyatrist" laf�n� duyuyoruz �evremizde? ��nk� �ngilizcesi �yle. Bize ne? B�z �ngilizceden almad�k ki bu s�zc���. Olsun, Frans�zcas�n� s�ylemek ile �ngilizcesini s�ylemek aras�nda ne fark var, diyecek olursan�z; hakl� olabilirsiniz; ama o zaman s�zc��� "saykayatrist" diye tel�fuz etmek zorundas�n�z. Yani iyice acaip bir durum! Ba�taki (p) de yok olunca, kimse anlamaz ne dedi�inizi de�il mi?

�lgisiz bir yere daha s��rayay�m (ist)'ten s�z a�m��ken. Dilimize "artist" diye bir s�zc�k girmi�tir. Bat� dillerinde daha �ok ressam i�in kullan�lmakla birlikte, "sanat��" anlam�n� da i�inde bulundurdu�undan sinema oyuncular� i�in de hep "artist" denirdi. Hatta halk�m�z "artiz" diye tel�ffuz ederdi bu s�zc���. "Artist gibi adam", "artistler �ok ba�ar�l�yd�", "o �nl� bir film artistidir"... gibi s�yleyi�lerde yad�rganacak bir yan yok. Ancaak... "kad�n oyuncu" anlam�na gelen ve bat� dillerinde "akt�r"�n di�ili olan "aktris" s�zc��� ile birbirine kar��t�r�p "aktrist" demeye de ba�lad�k ki, i�te bu olacak �ey de�il. Ayn� yanl���n bamba�ka bir yerde tekrarland���na, "konsomatris" yerine "konsomatrist" diye yaz�ld���na da s�k s�k rastl�yorum. Yanl�� anlamay�n; ben herkes yabanc� dil bilmek ve yabanc� s�zc�kleri do�ru kullanmak zorunda demiyorum. Ama yabanc� s�zc�k kullanacaksa, o dili bilmese de s�zc���n do�rusunu ��renip �yle kullanmal�d�r diyorum. Diyorum ve burada, pek �ok konuda d���ncelerine, ele�tirilerine kat�ld���m Feyza Hep�ilingirler'den ve b�t�n onun gibi d���nenlerden ayr�l�yorum.

Ba�r�m�zdaki Han�ere Dair

Feyza Hep�ilingirler'in Dedim: "Ah!" adl� kitab�n� T�rk�e Off'dan daha �ok be�endim. Bir t�rl� elim de�ip de bir�eyler yazamad�m ne birincisi i�in, ne ikincisi i�in. Oysa her iki kitab�nda da beni �ok yak�ndan ilgilendiren, �zerinde onlarca yaz� yazm�� oldu�um konular yer al�yordu. K�smet bu mektubaym��! Dilde do�ru-yanl�� �zerine ve bir yazar�n s�zc�k se�me �zg�rl��� �zerine d���n�rlen, akl�m hep yeni okudu�um Dedim: "Ah!"2taki kimi kesinlemelere tak�ld�. Hep�ilingirler'in bu yeni kitab�nda altm�� �� yaz� var. Pek �o�u T�rk�e �zerine bu yaz�lar�n; bir k�sm� da tav�rlar, tutumlar �zerine. Keyifli de okunuyor. Zaman zaman dertle�ir gibi. T�rk�e yanl��lar� hakk�nda, �ngilizcenin ya da Amerikancan�n h�zla dilimizi istil� etmesi hakk�nda, �eviri d���n�p �eviri konu�ma hakk�nda yazd�klar�nda yerden g��e kadar hak verdim yazara. Vermemek elde de�il. Okurlar�m�n bu iki kitab� okumalar�n� �ok isterim. Hep�ilingirler'in de dedi�i gibi; ne onun yaz�lar� de�i�tirebilir T�rk�enin bu h�zl� kirlenmesini ve yozla�mas�n�, ne benimkiler, ne de gazete s�tunlar�nda s�k s�k bu konuya de�inenlerinkiler. Baksan�za, �u yeni icat edilen "g�zlem alt�na almak", "duyum almak", "infaz etmek" uydurmalar� hakk�nda; sonra "Devlet eski bakan�", "Paris eski b�y�kel�isi", "Tarih emekli ��retmeni" gibi kal�plarda, s�fat�n, isim tamlamas�n�n ortadan yararak i�ine yerle�mesinin "abuk"lu�u hakk�nda ka��m�z, ka� kereler yazd�k, a��klamalar yapt�k, diller d�kt�k... ne oldu? Ba�ta gazeteler ve televizyonlar olmak �zere hi� kimsenin k�l� k�p�rdamad�. Feyza Hep�ilingirler'in pek g�zel s�ralad��� o "bir ilke imza att�", "trafik canavar� fazla mesai yapt�" gibi yarat�c�l�ktan ��kan �ablonlar, "s�zde Ermeni soyk�r�m�", "b�l�c�ba�� �calan" gibi de�i�mez kal�plar aras�na, do�rusu yerlerine pek de yak��arak, yerle�ti bu yanl��, uyduruk, -hatta aff�n�za s���narak s�yleyeyim- aptalca s�ylemler. Hani bir deli bir kuyuya ta� atar, k�rk ak�ll� ��karamazm�� ya; t�pk� �yle oldu. Kendimizi bildik bileli "g�zalt�" olan s�zc�k "g�zlem alt�" oldu ��kt� bir iki z�p��kt�n�n himmetiyle. Resm� haber b�lenlerine kadar girdi, ars�z ars�z yerle�ti. Kim dinler Feyza'y�, F�zun'u, bilmemkimi! Ne yaz�k ki durum b�yle; biz T�rk�eye g�n�l verenler, ne yabanc� dillerin boyunduru�undan kurtarabiliyoruz dilimizi, ne cehaletin ve mant�k s�r�melerinin �elmelerinden. Ama sizler, okurlar, kulaklar�n�za ak�t�lan, g�z�n�ze sokulan bu rezaletlere kar�� uyan�k ve duyarl� olursan�z; hi� olmazsa kendi kulland���n�z dilin kap�lar�n� bunlara s�k� s�k� kapal� tutarsan�z, bug�n de�ilse yar�n, belki bir�eyler de�i�ir.

Ba�kalar�n�n Dili Patl�can m�?

B�t�n bunlar� s�yledikten sonra, s�z�Feyza Hep�ilingirler'e nerelerde kar�� oldu�uma getireyim �imdi. T�rk�enin do�ru (kurallar�na uygun) kullan�lmas�na ve yabanc� s�zc�klerden sak�n�lmas�na onca �zen g�steren yazar�n, yabanc� dillerden T�rk�eye girmi� ve/ya da dilimize yerle�mi� Osmanl�ca k�kenli s�zc�klerden bu �zeni esirgemekten de �te, adeta yanl�� ve bozuk kullan�lmalar�ndan kindar bir haz duyumsamas�n� anlamakta �ok g��l�k �ekiyorum. Yanl�� ve bpzuk kullan�mlara, yaln�zca �zbe�z T�rk�e s�zc�kler i�in kar�� ��kmak ("�zbe�z" nitelemesini �zellikle kulland�m; ��nk� Osmanl�ca k�kenli olsalar da y�zlerce y�ld�r dilimizin i�inde ya�aya ya�aya art�k bizim olan s�zc�kleri ben, �zbe�z olmamakla birlikte yine de T�rk�e say�yorum) bence �dil bir tutum de�il. �dil olup olmamas�n� da bir yana b�rakal�m; dil zevkimizi inciten, "g�zel"e ve "�henkli"ye kasteden bir tutum bu. Dili sevmek, onu esirgemek, sak�nmak dilcilerin, T�rk�e ��retmenlerinin oldu�u kadar, hatta daha da fazla, edebiyat��lar�n, yazarlar�n bilin� ve g�n�l borcudur. B�yledir; ��nk� bir dili sevdiren, tad�yla tuzuyla, doyum olmaz lezzetiyle, o dili kullananlar�n ortak bilin�lerine yerle�tiren, edebiyat��lard�r. Bir dili o dilin gramer kurallar�n�, s�zc�k sa�ar�n� ��renmek suretiyle 'biliyor', 'konu�uyor' oluruz; ama ancak o dilde yaz�lm�� �iirleri, romanlar�, denemeleri, �yk�leri okuya okuya 'severiz', bizim k�lar�z. Nitekim bug�n ya�ad���m�z ke�meke�in, yoksullu�un, solumakta g��l�k �ekti�imiz kirli dil havas�n�n bir "m�sebbibi" medyan�n yayg�nla�t�rd���, toplumsal dinamiklerin gaz verdi�i bilin�sizlik ise; bir di�er "m�sebbibi", OKUMAYAN B�R TOPLUM OLU�UMUZDUR (ab�. enis). Halit Ziya'n�n, Yahya Kemal'in, N�z�m Hikmet'in, Nurullah Ata�'�n, Cemal S�reyya'n�n, Melih Cevdet'in, Bilge Karasu'nun, Sait Faik'in, (Hep�ilingirler'in g�zden ��kar�verdi�i) Tevfik Fikret'in, Tanp�nar'�n, Esendal'�n, Oktay Akbal'�n, Tahsin Y�cel'in, Tomris Uyar '�n, Metin Elo�lu'nun, Sal�h Birsel'in... (�zellikle �ok farkl� d�nemlerden, t�rlerden, dil tutumlar�ndan se�tim �rnekleri) okundu�u, sindirildi�i, dilde ya�at�ld��� bir ortamda, kanserli h�creler geli�emezdi. Bizlere "Off!", "Ah!" dedirten dil ucubeleri beslenemez, kayda de�meyecek nicelikte kal�rd�. Biz, edebiyats�zla�t�k�a dilsizle�tik asl�nda.

E�er bizim dil zevkimizi ve dil duygumuzu olu�turan, dilimizde yaz�lm�� edebiyat eserleri olsayd�; sadece Feyza Hep�ilingirler, Emre Kongar, �iar Yal��n, Hakk� Devrim, �lk� Giray, J�lide G�lizar, Can G�rzap, Hilmi Yavuz, F�zun Akatl� gibi insanlar de�il; kitleler sahip ��kard� o dile. O zaman da, k�keni T�rk�eymi�, Osmanl�caym��, Latinceymi� bakmaks�z�n; dilimizi ��rendi�imizden ba�lay�p bug�ne getirdi�imiz dil bilincimizi ve dil zevkimizi rencide eden, "kula��m�z� t�rmalayan" (elbette bu da bir �l��tt�r) her yanl��a ayn� tepkiyi duyard�k.

"T�rk�ede ister �zel ad, ister t�r ad� olsun 'p, �, t, k' �ns�zleriyle biten s�zc�klerin sonundaki bu �ns�zler, s�zc��� �nl� ile ba�layan bir ek getirildi�inde yumu�ar, 'b, c, d, g ve �' �ns�zlerine d�n���r." diyor Hep�ilingirler. Bu kurala s�rt�n� dayad�ktan sonra da, "huku�u", "tahri�i", "tazyi�i", "te�vi�i" �eklindeki kullan�mlar�n yanl�� say�lmas�na kar�� ��k�yor. Ni�in "hukuku", "tazyiki", "te�viki" demek zorunda olal�m, demeye getiriyor. �unun i�in ki, t�m dil birikimimizi olu�turan edebiyat verimleri i�inde, e�er �stanbul T�rk�esi konu�ulan bir yerde yeti�mi�sek, anam�z�n-babam�z�n-kom�umuzun dilinde, bu s�zc�klerin do�ru tak�land�r�l��lar�n� okuyarak, i�iterek b�y�d�k. Acaba �rneklendirdi�i s�zc�klerle ayn� kurala t�bi olmas� gereken "merak" s�zc��� kar��s�nda nas�l d���necek yazar? "Benim bilimkurguya hi� mera��m yoktur." mu diyecek �rne�in? "Mera��n�n kurban� oldu." mu diyecek? Kuru gramer kitaplar�ndan de�il, �iirlerden ��rendik dilimizi. �nsanlar�m�z zahmet edip de do�rusunu ��renemeyecekler diye, ni�in biz "camisi, bayisi, mevzusu, m�sras�" demeye ve b�yle i�itmeye katlanacakm���z! Cehalete bu kadar da prim verilmez ki.

Bat� dilinden al�nan s�zc�kler i�inde ayn� �eyler ge�erli. "Laik" kelimesini do�ru tel�ffuz edemeyenmilletvekillerinin ele�tirilmesine de kar�� ��k�yor yazar. "Do�ru d�r�st T�rk�e ��retemedi�imiz milletvekillerimize Frans�zca m� ��retece�iz?" diyor. El insaf! Frans�zca ��renmelerine gerek yok, "laik" demeyi ��rensinler l�tfedip. Yoksa b�rakal�m, �n�ne gelen "lay�k", "kareografi", "tretuar", "ti�ort", "e�ortman", "m�l� portre", "kartoteks", "k�p�r", "folkl�r" diye konu�sun... Konu�uyor zaten ya, onu ele�tirmeyelim de, do�rusunu ��retmeye �al��mayal�m da, �yle mi sevgili Feyza Hep�ilingirler? Yapmay�n, etmeyin allaha�k�na! Ben "�imend�fer"in, "parf�m"�n, "pota"n�n, bu �ok yerle�mi� galatlar�n do�rular�n� s�yleyelim ve ��retelim demiyorum. Ama ucunu b�rakt�k�a, millet "�ok oluyor", "koordinesizlik"ten �ik�yet ediyor, "rezerve" yapt�r�yor, "organize"yi �stleniyor! Bak�n "prefabrik" de geldi ��kt� T�rk�emizin ortas�na. En okumu�lar�m�z bile al��t� baya��. Yanl��a, �irkine, zevksize �ok kolay al���l�yor. Biz al��mayal�m, al���lmas�n� ho�g�rmeyelim, desteklemeyelim istiyorum ben, �mitsizce. Yazarlari �airler, edebiyat��lar sahip ��ks�n dilimizin g�zelliklerine. Hep�ilingirler sadece kuralc� bir T�rk�e ��retmeni olsayd� bunca dil d�kmezdim. Ama o bir yazar, �yk�c�. Nas�l g�nl� raz� geliyor bu barbarl��a?

T�rk�e s�zc�klere kimlik kovu�turmas� yapt�ktan sonra sahip ��kaca��z, yabanc� k�kenlilere -istedikleri kadar y�zlerce y�ld�r bu dilin i�inde ayr� bir hayat s�rm�� olsunlar- her t�rl� eza ve cefay� reva g�rece�iz, olur mu b�yle bir dil duyarl�l���?

Feyza Hep�ilingirler'in son iki kitab� ile �ok faydal� bir i� yapt���na inan�yorum. Ama dili, dilcilerin tekelinde, dolay�s�yla da yaz�l� kurallar�n boyunduru�unda g�rmesini do�ru bulmuyorum. Dille i� g�renlerin, gazete yazarlar�n�n, radyo-televizyon spikerlerinin, sunucular�n�n, bir dilbilgisi kitab� okuyup T�rk�eye bihakk�n vak�f olacaklar�n� sanmak elbet i�lerine gelecektir. �ok s�k���rlarsa, bakars�n�z okur ��renirler bile! Ne var ki, kaz�n aya�� �yle de�il. T�rk�eyi (her dili oldu�u gibi) hakk�yla, do�ru ve g�zel konu�up yazmak i�in k�rk f�r�n kitap okumaz laz�m. O dille oyanmak, oyna�maki onu �zelle�tirmek i�in ise o k�rk f�r�n kitab� �ifte kavurmak

(VARLIK, MART 2000)